Kaçak Şiir / MEHMET SABRİ GENÇ

Sırtımda rendelenmiş limon izleri
Bir de sarhoş bir çıban
B12, F16, H2O
Mono, dio, trio
Hangi formül iyileştirir kapitali
Hangi das ağartır Marx’ın kirpiklerini?

Eskitilmiş bakır çarşısından geçerken
Sedef kaplama birer turist almak
Sonrasında
Çakma bir Mevlevî müzesine uğramak
Patlatır mı sırtımdaki sarhoş kavurgayı?
Ya şu tepedeki artık gözüme ilişmeyen bayrak
Artık gözüme sokulan bayrak
Daha kaç turist avlayarak
Kaç hamam tellalına English konuşarak
Aklanacak?

Sırtımda çürümüş bir zanaat
Anamın beyninden bir tümör rendeler
Ayaklarının altındaki cennete bilet keser
Cigaralar, çaylar, mazotlar
Kaçakçılara ağlayarak
O güzel insanlar
O güzel katırlara bağlanarak
Savaşlara vurulmuş kısır bir semerle
Sarhoş bir at
Terlerini örerek yıkacak köprüyü
Terlerini vurarak kaçacak sırât.

O yüce derede bir köy orkestrasının
Ağıt marşları eşliğinde
Mehdi inmeye yakın yerden
İnmeye yakın tüm sarhoş atları
Burak yuttu yutacak.
Kaçak bir Miraç
Kaçakçı bir Peygâmber Ordusu’na
Kim bilir kaça patlayacak?

Ben genç iken
Aynı orkestra intiharıma sebep
Aynı köy ata binmeme delil iken
O yiğit gençler
O yollara sığınmış iken
Cigaram kaçaktı henüz
Katardan evvel katır sırtında
Çaylar gelirdi kaçaktı.
Kaçaktı köyümüzün delisi ressamlar
Kaçaktı ahali
Dedikodular essahtı
Oysa her şeyi anlamıştık
Anlamıştık geçte olsa araptık
Anlamıştık doğarken kaçak kalmıştık.

Daha eşekler kesecektik
Durun!
Daha atlar vuracaktık
Cengiz Hanlar sırtımda
Dörtnala katırlar yollayacaktık.
Kısırdık, kısraktık
Kıskıvrak yakalandık
Durun!
F16lar, Hidrojenden bombalar
B onikiden vurulacaktı daha
Hafızalar, akıllar tutulacaktı
Ciğerimin rengi oysa kara.

Kara bir renk değildi
Felekten, kaderden, alındaki yazıdan
Kartuşlar zenci birer istifraya boşalırken
Kâğıdım da bitti kafamdan
Kar anlık bir renge
Ak bir yumurta rafadan
Sürüklenirken tavaya
Kızardım, bozardım, utandım.
O kızaran yüzler, ikiyüzlüler, üç yüzlüler
İki ve yüzün birleşmesi programdan.

Ciğerimin rengi oysa kara
Bir diğeri ak
Kaçak cigaramın orta içimine tutunarak
Adıyaman’dan, Bitlis’ten, Muş’tan
Bir gemi yuvarlayarak tâ Samsun’dan
Gençlik Bayramlarına inat
Fabrikadan dumanlanan sigaraları patlatarak
Ak olan ciğerim karalara büründü.

Şiirler bile kaçak gelir
Anaların karnından
Anaların ağıtları altındaki cennet
Mazottan dev bir adam oluverir
sırtımdan ateş katırları yükünü boşaltırken
Meleklerin işaret parmağı dudağımda
Sus payı, dudak payı
Ne dersen de
Sırtımdan ulu çıbanlar devrilir.

Benden tüm kaçak günahlar gitti.
Benden tüm Sabahattinler Ali’ler
Neyzenler Tevfikler
Fikretler Muallalar
Nâzımlar Hikmetler
Necipler Fazıllar
Denizler Gezmişler
Enverler Kurtlar
Elin oğulları
Canı sevenler
Özeller
Ahmetler Nurettinler
Yılmazlar Güneyliler
Cemaller Süreyyalar
Kemaller Tahirler
Orhanlar Kemaller
Oğuzlar ve tutunamayanlar
Ve Ârifler de gitti
Benden tüm kaçaklar Âkif’in ardı sıra Mısır’a gitti.
Korkmuyorum Âkif korkmuyorum
Sönmeyeceğini bile bile lades diyorum.

Genetiğiyle oynanmış tüm yollara
Moleküler bombalara
Bilime, ilime, ilmeğe
Meydan okuyan boynuma
Borcumdur.
Hakkımdır Hakka bile kaçak taptırılan milletimin
Hakkımdır kaçak elektrikte kalan şehidimin
Hakkımdır halkıma vurulan semerlerin
Hesabını sormak.
Hakkımdır
Tüm ağıtları yakarak gökyüzüne savrulmak.
Hakkımdır bu kaçak şiiri yazmak.
Yâ mufettihal ebvâb
İftah lenâ hayrel bâb.

*Bu şiir Karabatak Dergisi’nin Şubat 2012 tarihli sayısında neşredilmiştir.