Modern toplumlarda sosyoloji, genel anlamda da felsefe toplumlar acziyet içinde oldukları zaman kendilerini belli eder, etmek zorundadır. Felsefe de bir şeyin özünü kavramaya çalışır ki sorunun kökenine işaret eder. Malûmat ile ilgilenmez. Günümüz sorunlarının özünü anlamak ve sorunları kökten çözmek istiyorsak, gündelik malûmattan uzak farklı perspektiflere ihtiyaç duyarız. Küresel dünyaya toplum olarak hesapsız ve hazırlıksız entegre olmaya çalışırken, kişilerin davranışlarına yön veren kurallar ve değer sistemleri dolaylı olarak zayıfladı. Toplumu oluşturan temel dinamiklerin yerle bir edilmesi ve dolayısıyla kişilerin şaşkınlığa, zihinsel sarhoşluğa sürüklenmesiyle, insanlar salt tüketen bir varlığa dönüştü. Günümüz insanı geçmişiyle rabıtasını yitirmiş, gününü gün ederek her şeyini tüketen bir sefili oynamaktadır. Eğer metafizik ya da mantık çığırından çıkartılmışsa ve artık akılları örtmek için kullanılıyorsa toplum için bundan daha büyük bir felaket olamaz. Bu akletmeyi durdurur ve insanı köleleştirir. Köle olan kul olamaz. Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket aklının üzerinin tamamen örtülmesidir. Esas sarhoşluk budur. Esaslı ve geçmeyen bir sarhoşluğa sebep olan şeylerden uzak durmak ve buna direnmek her insanın aslî görevidir.